Arkadaşlık Haftası | Ferhat Metehan

Geçen gün bir whatsapp grubunda bir arkadaşım, ‘Arkadaşlık Haftamızı’ kutlayan bir paylaşım yapmış. Hoşuma gitti. Ben de benim için özel olan arkadaşlarım ile paylaşmayı düşündüm hemen. Ama önce sazan gibi atlamamak için gerçekten bu hafta ‘Arkadaşlık Haftası’ mı diye araştırayım, dedim.

Günümüzün Meydan Larousse’si, Google imdadıma yetişecekti. Çok derinlemesine inceleyemedim ama galiba ‘Arkadaşlık Haftası’ diye bir hafta yok. Varsa da cahilliğime verin. İşin kötüsü ‘Arkadaşlık Haftası’ aramalarım esnasında karşıma arkadaşımın paylaştığı metin defalarca çıktı. Meğer herkesin dilindeymiş.  Galiba ilgimi metin içindeki ‘AŞK’ kelimesi çekti. Hani şu sanal kahraman Ferhat Metehan’ın Instagram’da ve blog yazılarında bir türlü kurtulamadığı konsept. Şöyle diyordu şu meşhur paylaşımda;

 ‘ Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. Aşk kendinden emin bir şekilde sorar:

 -Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsın ki bu dünyada? Arkadaşlık cevap verir:

 -Sen gittikten sonra bıraktığın gözyaşlarını silmek için… ‘

Ne güzel de demiş bunu diyen. Ben şahsen hiçbir zaman umutsuz bir aşk peşinde koşmadım. Hep bana aşık kadınlara vuruldum. Onlar bana aşık oldukça, ben onlara daha çok aşık oldum. Onlar beni sevdikçe, ben onları daha çok sevdim. Onlar bana beni özel hissettirdikçe, özel oldular, özel kaldılar. Kimi yer etti kalbimde güzel anılarla, kimi kaybolup gitti kendi karanlıklarında. Kimi için diliyorum kalsınlar ebediyen sol yanımda. Aşkın, yaşandıkça var olduğuna inananlardanım. Benden uzaklaşanlardan çok uzaklara kaçtım hep. ‘Çivi çiviyi söker’ derler. Çivi ile çivi olmadım hiç. Çivi kalbime saplanan acı ise kerpeten oldum söktüm acıyı, mutluluksa çivi; çekiç oldum çaktım kalbimin ta derinliklerine. 

Aşk acısı çekenler alınmasın ha. O kadar da katı değil kalbim, anlarım nedir kalp sızısı. Yani çok iyi biliyorum ki  ister yana yana, ister platonik; aşkı tek başına yaşayabilir insan. Kendi kendine birine tutulur, acı da çeker, küçücük emarelerle avunur, mutlu da olur.

Arkadaşlık öyle mi ya? İnsan kendi kendine arkadaş olabilir mi hiç? Ben olurum, diyenlerinizi duyuyor gibiyim. Olamazsınız efendim. Yazımıza konu olan yazıda da dendiği gibi ‘Arkadaş’ kelimesi ‘İnsanın arkasını sağlama almasından’ türemiştir. Bak bundan da emin değilim aslında ama hoşuma gitti ve mantıklı geliyor. İnsan hiç kendi arkasını kendine dayayabilir mi? Dayayamaz.

Arkadaş; sırdaştır. Arkanı kollayandır. Senin mutluluğunla mutlu olan, sen üzülünce üzülendir. Her türlü derdini dinleyendir. Derdine derman olamasa bile öğüt veren, hiçbir şey yapamasa sana sarılan, seni avutandır. Seni merak edendir. Kimsenin bilmediğini bilip, sana özel saklayandır. Arkadaş; candır, canandır. Varlığına sevindiğin, yokluğunda özlediğindir. Senle ilgili ince hesap yapmayandır. Seni düşünen, kendini sana siper edendir. Özelindir. Kendine bile anlatamadıklarını anlattığındır. Sana karşı içi bir dışı bir olandır. Arkadaş bazen eş, bazen bir sevgili, bazen ana, bazen babadır. Bazen kardeş, bazen kardeş yarısıdır. Bazen çoluk, bazen çocuk, bazen kan bağın olmayan bir yabancıdır.

Aşk sizi terk edebilir ama arkadaşlarınızın sizi terk etmesine izin vermeyin. Çekin kendinize, onları itmeyin. Bir damla gözyaşınıza dünyaları yakacak birileri olsun, sırtınızı dayayacağınız. Taş gibi… Kaya gibi…

‘Arkadaşlık Haftası’ ne zaman keşfedemeyince arkadaşlık üstüne bu yazıyı yazayım istedim. Bu yazı, Ferhat Metehan’ın hangi Ahmet olduğunu bilen birkaç özel insana gelsin. Sizi seviyorum. Eşeklik etmeyip bu yazıyı okursunuz elbet. Okursunuz da bana beni sevdiğinizi söylersiniz.

Ha siz yine de aşksız kalmayın.

Aşkla kalın, hoşça kalın.

 


Ferhat Metehan

Yazmayı keşfettim… Instagram’da kısa cümlelerle başladım. Yazmak hoşuma gitti.

Bir cevap yazın