Tutku | Ferhat Metehan

Hayat öyle hızlı yaşanır hale gelmiş ki, insanlar tutkularını da kaybetmeye başlamış durumda.

Bizlere öyle bir hayat empoze ediliyor ki hedeflerimiz satış hedefleri, ideallerimiz iş yerinde iyi bir pozisyon, amacımız para olmaktan öteye gidemiyor. Son günlerde internette dolaşan, 30’lu yaşlarda ve Amerikalı olduğunu düşündüğüm video sahibi, uzun konuşmasının içinde şu cümleyi kullanıyor:

’25 yaşında ölüyor, 75 yaşında mezara giriyoruz.’

Kırklı yaşlarını yaşamakta olan benim jenerasyonum hala tutkularına ve alışkanlıklarına sıkı sıkıya tutunma çabasındayken, yirmili yaşlarını yaşayan jenerasyon tutku nedir bilmiyor. Bir de arada derede kalmış otuzlu yaşlarını yaşayan jenerasyon var ki kimseye yaranamıyor.

Bu konuyu genç nesillerle tartıştığımda tutkuları olduğu konusunda ısrarcı oluyorlar. Aslında tutkuları olduğunu sanıyorlar. Bilmiyorlar ki tutku bazen ömrünü vermektir, hayatını adamaktır, acı çekmektir, savaşmaktır, beklemektir, vazgeçmemektir.

Tutku sanılan her neyse, bir gün var bir gün yoksa, hep aklında, hep seninle değilse heves olmaktan başka bir şey değildir. Hevesle başlanan işler, çıkılan yollar, yaşandığı sanan aşkların çoğu; başarısızlıklar ve pişmanlıklarla son bulur.

Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’ romanının başkahramanı Kemal’in aşkı o kadar tutku doludur ki, sekiz sene boyunca sevdiği kadını bekleyecek sabırla, inatla, azimle doludur. Okuyucuyu sıkacak ama sonunun nereye gideceğini merak ettirecek kadar büyük bir tutkudur bu. Orhan Pamuk kitabın son sözünde her ne kadar bu romanın gerçek bir hikaye olmadığını, sadece kendi hayatından alıntılar olduğunu söylese de, bu veya buna benzer tutkulu bir aşkı yaşamamış birinin, bir aşkı bu kadar iyi anlatamayacağını düşünüyorum. Roman; bazen acının bile güzel olduğunu hissettiriyor insana. Tabi tutku varsa.

Hayatlarımızı artık hevesler yönlendiriyor. Bu yüzden mutsuz bir ömür geçirmeye mahkum ve bu ömür içine sığmış birkaç mutlu günle avunan bir nesil yetişiyor. Bazılarımız, binlerce yıl içinde oluşan kuralların, bize dikte edilen hayatın, benim gibi tutkularına bağlı olarak yaşamaya çalışanlara bıraktığı dar zamanlar içinde, tutunduklarımızdan kopmamak ideali ile yaşamaya çalışıyoruz.. Bu dar vakitlerde insani duygularımızdan uzaklaşarak, hayvani içgüdülerle tutkularımıza saldırıyor, daha da ulaşılmaz hale getiriyoruz.

Aslında farkında değiliz ama hayatın bize sunduğundan fazlasını yaşamıyoruz. Yazdıklarıma Teoman’ın ‘Aşk ve Gurur’ albümünde bulunan ‘Bana Öyle Bakma’ şarkısının bir bölümü ile son veriyorum. Tam da bu konuya parmak basıyor.

‘Bu hayat da bizi böyle yakamızdan tutacaksa…
Hadi böyle yaşa derken kalbimize sormuş mu?’

Tutkularınızdan kopmadan geçecek bir ömür dileğiyle…

Aşkla kalın.


Ferhat Metehan

Yazmayı keşfettim… Instagram’da kısa cümlelerle başladım. Yazmak hoşuma gitti.

Bir cevap yazın