’10 11 12’ Özelinde; Mikrofon Ve Tiyatro

‘Eğer en arka sırada oturan seyirci sizi duymuyorsa kimse duymuyor demektir.’ diye düşündü sahneden gelen metalik sesle irkildiğinde. Oyun çoktan başlamış ama o, yıllar öncesine, İstanbul Üniversitesi’ndeki yıllarına dönmüş, İktisat Fakültesi’nde, İstanbul İktisat Sahnesi’nde aldığı ilk tiyatro derslerini düşünmüştü. Kendisi gibi İktisat Fakültesi öğrencilerinden oluşan bu tiyatro topluluğunun eğitmenleri de öğrencilerdi. Daha kıdemli olanlar yeni gelenlere, kendilerinden önce gelenlerden öğrendiklerini öğretiyorlardı. En önemli eğitimlerden biri diksiyon dersiydi. Yıllar sonra, kendisi de kendinden sonra gelenleri eğitirken, kendinden öncekilerin ona söylediği bu cümle ile başlayacaktı sözlerine: ‘‘Eğer en arka sırada oturan seyirci sizi duymuyorsa kimse duymuyor demektir.’

Uniq Hall’de ikinci sıradaki koltuğuna yerleşmiş, Ezgi Mola ve Enis Arıkan’ın baş rollerini paylaştığı ’10 11 12’ adlı oyunun başlamasını onlarca dakikadır bekliyordu. Salon yavaş yavaş dolmuş ve belki de hiç boş koltuk kalmamıştı. Oyunun başlamasını beklerken dekoru çoktan incelemiş, sahnenin sağına ve soluna yerleştirilmiş duvarlar ve bu duvarların üstüne kondurulmuş üçer kapıdan oluşan dekorla sahneyi pek bir boş bulmuştu. Ezgi Mola ve Enis Arıkan’ın, bu bomboş sahneyi doldurabilmek için sergileyeceği performansı merak etmişti.

Sahneyi ilk Enis Arıkan’ın güçlü sesi doldurdu. Ses önce Enis’in ağzından yanağına yapışık duran mikrofona, oradan da salona yerleştirilmiş hoparlörlere gitmiş, oradan da seyircinin suratına bir tokat gibi yapışmıştı. Üstelik ses sanki sahneden değil duvarlardan geliyordu. Daha on beş gün önce seyrettiği ‘Fırat Tanış İle Gelin Tanış Olalım’ adlı, türkülerle süslenmiş, tek kişilik oyunda, harika bir şov sunan Fırat Tanış’ın, gösterinin başında kafasında emaneten duran ve uzun süre boğuştuktan sonra fırlatıp kulise attığı mikrofon geldi aklına. Usta oyuncu sürekli sorun çıkaran mikrofondan kurtulduktan sonra çıplak sesle devam etmiş ve kendisi de seyirci de bir oh çekmişti. Üstelik Fırat Tanış’ın sesi mikrofon olmadan da en arka sırada oturan seyirciye gümbür gümbür gidiyordu.

’10 11 12’; iki kişilik bir oyundu. Dekor açısından bakıldığında sahne boş, hatta bomboştu… Ama sahneyi dolduran iki başarılı sanatçı, Ezgi Mola ve Enis Arıkan vardı. Gittikçe yükselen tempolarıyla sürükleyici bir performans sergilediler. Oyun bittiğinde kulaklarda hala Enis Arıkan’ın kahkahaları vardı. ‘Ah! Bir de mikrofonlar olmasaydı.’ diye düşündü. ‘En arka sırada oturan seyirciye sesinizi duyurmak için o mikrofonlara ne gerek vardı?’


Deli Düşündü

Hep düşündü deli... Deli deli düşündü... Okurken, seyrederken, gezerken, bakarken, duyarken, incelerken, dinlerken hep düşündü... Ama hiç diyemedi...

Bir cevap yazın