Osman Hamdi Bey Ve Kaplumbağa Terbiyecisi

Türk sanat tarihindeki yerinden mi bahsetmeli, arkeoloji dalındaki ilklerinden mi? Osmanlı İmparatorluğunda devlette aldığı görevleri mi anlatmalı, hukuk alanında aldığı eğitimleri mi? Sadece Tanzimat döneminin değil, belki de Osmanlı tarihinin en renkli simalarından biri Osman Hamdi Bey. Çok yönlü kariyeri onu günümüzde hala çok konuşulan kişiler arasında tutmaktadır.

OSMAN HAMDİ VE BİR ÖMRE SIĞDIRDIKLARI

BİR SADRAZAM ÇOÇUĞU

30 Aralık 1842 doğumlu olan Osman Hamdi, Osmanlı İmparatorluğunun ileri görüşlü Sadrazamlarından Rum asıllı İbrahim Ethem Paşa’nın oğludur. İbrahim Ethem, Osman Hamdi’nin iyi bir eğitim alması için, onu çok genç yaşlarda Paris’e göndermiştir. 12 yıl kadar Paris’te kalan Osman Hamdi, aslen hukuk eğitimi almış ama bu süre zarfında dönemin önemli ressamları olan Jean Leon Gerome ve Boulanger’in atölyelerinde bulunmuş, çıraklık yapmıştır. Sanata olan yatkınlığı çocukluk döneminde ortaya çıkmış ve Osman Hamdi karakalem çizimleriyle çoktan dikkat çekmiştir.

TÜRK RESİM SANATININ İLK KUŞAĞI

Osman Hamdi Bey Paris’te eğitimini sürdürdüğü dönemde, Osmanlı İmparatorluğu Süleyman Seyyid’i ve Şeker Ahmet Paşa’yı resim öğrenimi için bu şehre göndermiştir. Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa ve Süleyman Seyyid ile birlikte Türk resim sanatının ilk kuşağı olarak kabul edilir. Osman Hamdi resimlerinde figürlü kompozisyonu kullanan ilk Türk sanatçı olarak da biliniyor.


KAYIP ESERLER

Jean Leon Gerome ve Boulanger atölyelerinde aldığı resim eğitimi sayesinde önemli eserler üretmeye başladı. Yaptığı eserler oldukça ilgi görmeye başladı. 1867 yılında Paris sergisinde üç eseri; ‘Çingenelerin Molası’, ‘Pusuda Zeybek’ ve ‘Zeybeğin Ölümü’ sergilendi. Ne acı ki bu eserlerin bugün nerede olduğu bilinmiyor. Belki yok oldular, belki de bu büyük sanatçının eserleri olduğu bilinmeden bir yerlerde bir duvarı süslüyorlar.

İKİ EVLİLİK İKİ FRANSIZ EŞ

Osman Hamdi ilk evliliğini Fransa’da tanıştığı bir Fransız kadını olan Marie ile evlendi. 10 yıl süren bu evlilikten Fatma ve Hayriye adlı kızları oldu. İkinci evliliğini daha sonra Naile ismini alan başka bir Fransız kadınla yaptı. Bu evliliğinden de Melek, Leyla, Ethem ve Nazlı adlı çocukları dünyaya geldi. İki eşinin de Fransız olması, Fransa’da geçirdiği uzun yıllar düşünüldüğünde normal karşılanır. İki evlilikten doğan bu altı çocuk, babalarıyla hep gurur duydular.

DEVLET KADEMESİNDE BİRÇOK GÖREV

Kariyeri boyunca birçok devlet kademesinde görev yaptı. Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü, Saray Protokol Müdür Yardımcılığı, Kadıköy Belediye Başkanlığı (Şehremini), Müze-i Hümayun Müdürlüğü bunlardan sadece birkaç tanesi. Bu görevleri muhakkak ki hak ederek aldı. Fakat babasından gelen devlet tecrübesi ve babasının bir Sadrazam olması muhakkak ki kariyerinde etkili oldu.

MÜZE-İ HÜMAYUN MÜDÜRLÜĞÜ

Türk müzeciliğinin gelişiminde büyük katkıları oldu. 1881 yılında dönemin müze müdürü Anton Dethier ölünce, padişahın emri ile müdür olarak atandı. İlk icraatlarından biri tarihi eserlerin yurtdışına çıkarılmasını engelleyen bir tüzük hazırlamak oldu. Tarihimizin parçalarının bir bir yurtdışına çıkarılmasını engelleyen bu düzenleme Türk müzeciliği için de büyük bir adım oldu.

İSKENDER LAHİTİ

Müzecilik, ressamlık derken ilk Türk arkeoloji hareketini başlattı. İlk kazılar Nemrut Dağı, Yatağan/Muğla ve Lübnan’da yaptı. Bu kazılar oldukça başarı yakaladı. Lübnan Sayda’da yaptığı kazılarda dünya arkeoloji tarihine damga vuracak bir esere ulaştı. Bu kazılarda İskender Lahiti’ni bularak büyük bir başarı elde etti. İskender Lahit’i bugün İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Sayda’da yaptığı kazılarla ilgili ‘Sayda Kral Mezarlığı’ adlı bir kitap yazmış ve bu kitap Fransa’da yayınlanmıştır.

GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ (SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEB-İ ALİSİ)

Dönemin padişah II. Abdülhamit, güzel sanatlar konusunda bir okul açmak üzere Osman Hamdi Bey’i görevlendirmiştir. Osman Hamdi Bey bugünkü adıyla Mimarsinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nin temellerini atmış, binanın tasarımından kurumun yapılandırılmasına kadar oldukça titiz bir çalışma içine girmiştir. Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi adıyla hayata geçen kurum, bugün Türk sanat dünyasına sayısız sanatçı yetiştirmeye devam ediyor.  

VE KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ

Osman Hamdi Bey, 24 Şubat 1910 tarihinde Kuruçeşme’deki yalısında hayata gözlerini yumana kadar, resim yapmaktan hiç vaz geçmedi. Türk resim severlere unutulmaz ve paha biçilmez eserler bırakmıştır. Bunlardan fazlası ile ünlü olan eseri birer yıl arayla iki defa resimlediği Kaplumbağa Terbiyecisidir. 1906 yılında üretilen ilk kopya önceleri Erol Aksoy tarafından satın alınarak İktisat Bankası koleksiyonuna katıldı. İktisat Bankasına TMSF tarafından el konmasından sonra devlet malı oldu. Açık arttırma yolu ile satışa çıktı. Pera Müzesi tarafından yaklaşık 3,5 milyon doları karşılığı satın alındı. 1907 yılında üretilen ikinci kopya ise sadece 100.000 dolar karşılığında Erol Simavi tarafından satın alındı. İki eser arasında görsel farklılıklar mevcut. İlk kopyada terbiye edilen kaplumbağa sayısı beş iken ikincide bu sayı altıya çıkıyor. İkinci versiyonda duvarda bulunan çerçeveli bir hat yazısı ve cam önündeki testi ilk versiyonda yer almıyor. Bu farklılıklara rağmen iki eser de kompozisyon olarak birbirine çok benziyor. İlk kopya Türk resim tarihinin en pahalı eserleri arasında bulunuyor.   

 

Osman Hamdi’nin Silah Tüccarı, Okuyan Genç Emir ve Kuran Okuyan Kız adlı eserleri.

Delinin Biri

Akıllı delilerden biri. Birbirinden ilginç konular hakkında yazar, önemli noktalara parmak basar. Akıllı ama dedik ya deli. Ne yazsa yeri...

Bir cevap yazın